velo ile
başlayan hayal
Bir süredir aklımda dolaşıp duran fikri, daha doğrusu fikirler yumağını biraz olsun netleştirmek adına
yazmaya karar verdim. Yazarken bu fikrin yelkenlerinin dolması, Ege’nin ve
Akdeniz’in havasını hissetmek için Demis’i arka plana koydum, çalıyor. Ne de olsa
bu coğrafyanın çocuğuyuz, geçmişte İskenderiye'den başlayan Beyrut, İzmir,
Atina,İstanbul,Sicilya, Napoli,Korsika ve nihayet Endülüs’e kadar uzanan
kültürün esintilerini solumak, duymak bir başka oluyor. Hele antik
çağın en güzel coğrafyasında olmak bazen insanın ayaklarını yerden kesiyor.
Neyse, bu bulutların içinden sıyrılıp konuya dönelim herhalde müzik işe
yarıyor.
VeloSlow grubu ortaya çıkana
kadar kendi başıma biner dururdum pisikletime. Şimdi grupla beraber elden
geldiğince binerken zaman geldi geçti, arkaya baktığımızda 30’a yakın grupla
biniş olmuş, ilkbahar bitmiş, yaz bitmiş sezon da bitiyor gibi. Bir kez bu
binişlerden birinde acaba veloslow gibi bir kulüp olsa nasıl olur konusu geçti,
ama sadece bir cümlecik geçti. İşte şimdi onu hatırladım, birkaç gündür de
düşünüyorum, bir fikri kafamda olgunlaştırıp büyütüyor, büyütüyorum. Artık
paylaşma zamanı geldi, işte o yüzden yazıyorum, hemde size yazıyorum, onu da
kısaca şöyle izah edeyim.
Bir defa birinci paragrafta bahsettiğim kültürün içinde olduğunuzu hissettim, hayatın hem ciddi hem de alaya alınan
rollerinde sahne alıyorsunuz ( dayanak ; blog yazılarınızda ve VeloSlow tur
özetlerindeki yaklaşımlarınızdan, post-modern tur özetleri hele #27 başka bir
tatda ) diğer yandan spora olan samimi inanç ve bağlılığınız özellikle pisiklet
sporuna, ki bizlerin ya da benim bağlanmamı sağladınız. Ardından bizde
kendi çevremizi etkilemeye ve paylaşmaya giriştik, iyi de oldu. Birşeyler
değişmeye başladı, her gün sokaklarda birşeyler değişiyor, umarım bu spor
hak ettiği yeri günün birinde bu toplumda alır, ve tam anlamı ile yaygınlaşır.
İşte 100 yıl sonra 100 yaşında
bir pisiklet kulübü olsa, kulübün hayal bile edemiyeceğimiz binlerce üyesi olsa,
üstelik bu kulüb spor adına yararlı işlere imza atsa, üyeleri bu kulübün bir
parçası olmaktan gurur duysalar, çok mu ileri gittim. Boşver ne hissediyorsam
onu yazıyorum, yokuş aşağı. Klüp derken bu konsepti biraz daha açayım, aidat
ödenen klasik bir dernek işleyişi gibi değil, VeloSlow'da olduğu gibi gerçek
bir manifestosu olan buna sıkı sıkıya bağlanan bir kulüp olsun. Yani ekol
sahibi bir kulüp, ama bu ekol nasıl yaratılır uzun bir süre mi alır? bilmem. Zaten bugünden yarına değil planımız.
En iyisi şöyle 100 sene sonraki bu kulübü anlatsam belki daha
iyi olacak ;
Ülkenin bisiklet sporunda ekol
olan son derece iyi kaynaklara sahip ve aynı zamanda çok iyi yönetilen bir kulübüdür
veloclub_TR kurallarına, geleneklerine
sıkı sıkıya bağlı hem altyapı hemde üstyapıda sportif başarıları olan, veteran
kulüp üyelerine ölene kadar sporla yaşamasına imkan veren bir yapıya sahip.
Sosyal açıdan üyelerinin adeta
evi gibi olan kulüp cafe ve restaurantları tema ve konseptleri ile tamami ile
pisiklete adanmıştır. Görsel açıdan tam bir şölen sunan, yarışların beraberce
izlendiği kritik edildiği, sunumların, eğitimlerin verildiği alanları/salonları
olan bir kulüp.
Tabi kulübün başarılarının ve geçmişinin sergilendiği bir
çeşit müze tüneli, aynı zamanda bisiklet ve bu spora ait gelirlerin elde
edildiği ürünlerin satışlarının yapıldığı bir alan, çok mu ileri gittim acaba?.
İsteseniz de fren yapmayacağım, mesela küçük bir çocuğunun elinden tutmuş bir baba
üyesi olduğu kulübe gelir, çocuğuna müzeyi gezdirir, abilerinin başarılarına
konu olan pisikletlere dokunurlar, çocuk gittikçe artan sorular sorar, sonra
isterlerse sunum salonunda geçmiş yarışlara ait küçük videolar seyrederler,
karınları acıkır, hemen velorestoya geçerler, buradaki menüler bildiğiniz
menüler değildir. Pisiklete özgü menülerdir, yani makarna ve benzeri ağılıklı
menüler, pisikletçilerin beslenme menüleri. İşte onlardan seçilen menü ile
pisiklet sporcusunun damak lezzetine ortak olunur, kısaca herşeyi ile bu
sporcuları hissedebilmek, yaşamaktır asıl olan. Kulübün her yerinde özenle bu temalar değiştirilerek sırası ile işlenir.
İşte siz de bundan sonrasını hayal edebilirsiniz, bir küçük örnek daha vereyim,
mesela Tour Of Turkey çok gelişmiş, kendi klasmanında çok ilgi çeken bir tur
olmuştur, önümüzdeki yıl 148.ncisi düzenlenecek, route belli olmuş, tanıtımlar
yapılmış. Kulüp ise duyuru alanında bir ilanda şöyle diyor (ya da sosyal networkte)
148.nci TofT Sultan etabını turdan önce tanımak, pedallamak isteyenler hazır
olsun, gidiyoruz. Gerisini siz hayal edin, hatta yokuşları hayal edin.
Her neyse, umarım bu kısa
yolculukta yelkenleri dolan düşüncelerin hangi kıyıya çıkacağını kestirmek zor
tabi, ama pruvanız neta rüzgarınız
kolayına olsun diyelim ve son noktayı koyalım.
Sevgilerimle, 10 Ekim Perşembe 2013
Nejdet Avcı
Not1 : bu yazının ilham perisi Sarper Günsal'dır, yazıda kendisine bir mektup olarak ele alınmıştır, kendisinin hoşgörüşü çok diyorlar :)
Not2 : ben bu yazıyı bitirirken twetter’den bir mesaj geldi ,
yıllar öncesinden bunları hayal edenler varmış, Hasan Can Çavuş'a Allahtan rahmet diliyorum,
belki de bunları hayal eden birçok kişi daha vardır.
Sevgili Nejdet Abi!
YanıtlaSil#VeloSlow'un oluşmasında seninle yaptığım fikir çarpıştırmalarının büyük etkisi vardır. Yani anası bensem, ebesi de sensin.;-))
Hayalinin çeşitli versiyonları bende ve bizle grupta binen "bağzı" diğer delilerde de var. Havalar iyice bozunca bir beyin fırtınası yapmak iyi olur.
Ben Türk bisikletinin parayı ToT'a veya milli takıma gömerek değil, küçük, yerel kulüplerle, o kulüplerde çalışan, alçakönüllü ama inatçı ve kararlı bir grup insan tarafından gelişeceğine inanıyorum.
100 yıla kalmaz hayalin, 30 yılda olur...
Sevgiler