14 Eylül 2015 Pazartesi

veloturk grandfondo ( ne işim vardı orada )

    Merhaba,
    Çok uzun olmayan bir süredir yol bisikleti kullanıyorum, hala birçok şeyi bilmiyor, hergün yeni birşeyler öğreniyorum. Günümüzün kalabalık gürültülü betonlaşan yapısı ile insan ruhunu sıkan yaşadığımız şehirler mental sınırları zorluyor yorgunluğumuzu artırıyor. Arkaplandaki bu kaos aslında tercihlerimizi ve yaşam biçimimizi derinden etkiliyor, bazen de en çok sevdiğin kişiye sataşıyorsun. Farkında olmak iyi mi kötü mü bilmiyorum alacağınız kararlara bağlı olarak değişir. Ben mi? bisikleti seçtim güzel de oldu, arkaplan kaosuna nanik yapıyorum bazen.  
    Şehrin kaosu devam ederken tüm eşyalarımı ve bisikletimi arabaya yerleştirdim, eşimin kullanmak istediği bisikleti de arkaki askıya dikkatlice bağladım, o festivale bense grandfondoya gidiyordum. İlk defa bu kadar yokuş çıkacak forma giyecek numara takacak yarışa katılacak sanki bayramlık çocuklar gibiydim üstüne üç gün izin alınca şehre nanik yaparak yola çıktık. Sabah otele yerleşir yerleşmez çevrede ne kadar gezilecek yer varsa doğaçlama tekrar yollara düştük, sanki gece bir başkası bizi buraya getirmişti. Benim kafamda ise gidilen yollara bakıp grandfondo'nun yolları ile kıyaslamak gelip geçiyor devamlı. Çevrede ne kadar gidilecek yer var ise dolaşıldı sayılır, tahmin edeceğiniz gibi hem gezildi hemde alışveriş yapıldı hatta Avanos çömleklerine epeyce servet bırakıldı ! valla en iyisinden bir çift cant seti bile alınırdı ahhhhh öffffff. Neyseki yorgunluktan günün sonu geldi kurtulduk sabah ola hayrola. İkinci gün birincisini aratacak şekilde geçti bütün yeraltı şehirleri iki büklüm dolaşıldı hatta Ihlara Vadisine kadar uzanıldı, inildi çıkıldı vadi boyunca yüründü kiliseler gezildi alışveriş ihmal edilmedi ve kaldığımız otele yorgun argın döndük. İkinci gün grandfondo'yu tümüyle unutmuştum sahi biz niye buraya gelmiştik?. 
    Cuma sabah neden burada olduğumuzu hatırlamak için efor sarfetmeme gerek kalmadı, artık yarışa katılmak isteyenler gelmeye başlamışlardı. Derhal önlem alıp sabah çalışmasına zaman ayırdım, parkurun Avanos kavşağına kadar olan kısmına gittim, geldim. Bu küçük keşif birşeylerin zor olacağının habercisi idi. Günü hazırlıkla geçirdim, gerekli malzemeleri hazırladım lazım olacak birşeyi unutmak hiçte iyi olmazdı. Kaydımı yaptırdım, espiriler içinde formamı ve çantamı aldım. Brifing saatinde Ürgüp sinemasına doluştuk, bu organizasyonun yapılmasına neden olan ve emeği geçen Veloturk ekibinden gerekli bilgileri aldık, bu konuda diğer katkı sağlayan kişileri de dinledikten sonra makarna partisine katıldık. Gerçekten amatör insanlara değer veren birşeyler görüyorduk, bizde bu projenin parçası olmaktan hoşnuttuk, güzel bir gece oldu.
     Yarış sabahı genç arkadaşlardan biraz ödünç müsli alarak kahvaltımı yaptım, sonra formamı giydim, birkaç resim çekildikten sonra start noktasına yollandık. Eh artık sıra bana gelmişti, alışveriş filan yok önümde sadece yol vardı, belki de bu yüzden çok rahattım. Biraz zaman geçince kalabalık artmaya başladı, artık yola sığamaz olmuştuk. Beklerken yarış direktörü ( Sn. Sarper Bey ) arada bir beş dakika, üç dakika şeklinde anonslar yapınca nabızlar yükselmeye başladı. İlk hedef bu kalabalıktan sağ salim ana yola çıkmaktı derken start verildi. Ana yola çıkıldı, artık yarışın ortasındaydım, etrafı seyretmek keyif almak tadını çıkarmak için sağa sola bakınıyordum.
    Yola çıktığımızda ilk mola alanına 69km yolumuz vardı herşeyi planlamak özellikle hidrasyona dikkat etmek gerekiyordu, güneş saat ilerledikçe bizi yakacaktı. Kopan gruplar almış başlarını gitmişlerdi, arkada kalan gruplar ise bayağı uzun bir şekilde yola dağılmışlardı, kimi gelip geçiyor, kimilerini biz geçiyorduk. Aralıklarla tırmanışlar ardından inişler oluyordu, bu inişlerde yapabildiğim kadar hızla gidip tırmanışlardaki kayıpları kendimce azaltmak istedim. Asfalt kalitesi çok iyi olmadığından ciddi sarsıntı yapıyordu bir ara garipçe rampasında aşağıya doğru hızla inerken gidonun üzerine yattım bu sırada ön tekerleğin göbeğine, dönüşüne bakarken şimdi lastik patlarsa yada teker yerinden çıkıp giderse diye bir şeyler aklımdan geçti ... sonra "ne işin var burada senin" dedim kendime ... bu monolog allahtan uzamadı kafamı kaldırdığımda arkadan gelen trafiğin sesine uyandım. Bir müddet sonra sıcaklık gitgide artmaya başladı yol biraz düzeldi ve sonunda ilk mola noktasına ulaştım. Saate baktım iki saat yirmi küsür dk.buraya kadar hedeflediğim gibi geçti artık en zor bölüm başlayacaktı, Erciyes Dağı önümüzde bütün heybeti ile duruyordu, ben ise yokuş mokuş çalışmamış ödevini tam yapmayan öğrenci misali diğer yarışçıların arkasında saklanıyordum. Mola yerinin hakkını verdikten sonra tekrar yola koyuldum. ( Mola yeri pros : çok güzel organize edilmiş yeterli miktar ve çeşitte içecek ve yiyecek bulunmakta, personel güleryüzlü ve yardımcı cons : yeterli gölgelik alan yok yada mola yeri seçiminde bu gözetilmeli, sporcunun gelip sırtüstü yatıp ayaklarını biraz yüksekçe yere koyup dinlendireceği mat serili bir alan olsa iyi olur, aynı değerlendirme ikinci mola yeri içinde geçerlidir. )
İlk kavşaktan geçerken trafik polisi kolay gelsin rampaya hazırlan dedi, pek anlam veremedim, az sonra çok ciddi bir yokuş ile karşılaşınca durumu anlamış olduk. Bir yandan güneş bir yandan asfalttan çıkan sıcak bir yandan vucuttan yayılan ter ve sıcaklık yokuşu cehenneme çevirdi yavaş çıkılması rüzgar etkisi de yaratmayınca gerçekten çok zor oldu. İlk moladan sonraki bu yokuşun adı ne idiyse bilmiyorum ama bana bir defa daha "ne işin var burada" dedirtti. Neyse tırmanış bitip aşağıya doğru sallanınca herşeyi bir anda unutuverdim neşem yerine geldi. Kısa bir süre sonra tırmanışlar tekrar başladı sallana sallana öfliyerek Hacılar öncesi bir benzinlikte molayı verdik, benden başka burada duran arkadaşlar ki ilk molada neşeli idiler şimdi grandfondoya verip veriştirmeye başladılar, bir süre bu muhabbete katıldıktan sonra yine yola düştük. Aklımda bu sefer 79.ncu km bulunan mola yeri vardı fakat orası Erciyes değilde sanki Kaf dağının arkasında idi. Hacıları geçtikten sonra dik yokuşta elde hortum geleni yıkayan bir hayırsever ile karşılaşınca durduk bir güzel banyomuzu aldık suyumuzu yeniledik, içtik tekrar seleye oturduk. Metreler bile bitmiyordu artık zorlanmaya başlayınca inip yürümeye karar verdim. Arkadaşım gibi yanımda benimle gelen bisikletim de rahatlamıştı, bir müddet sonra tekrar yola koyulduk km saatim 79 km'yi geçti ufukta mola yeri filan yok ... derken mola yeri göründü, zor bela kendimi oraya attım. Birçok arkadaş kendini yerlere atmış, oturmuş tuhaf bir sinema sahnesi gibiydi. Konuşulanların bazıları anlaşılmıyordu, bazıları şikayet ediyordu, birbirine moral verenler, buradan sonraki yolu soranlar vardı. Özellikle mola yerinden bakıldığında bir tırmanış görülmüyordu. Fiziki yorgunluk mental yorgunlukla birleşmiş genellikle ne yapılması gerektiğine karar vermek zorlaşmıştı. Bu mola yerine vardığımda benim de kararım bırakmaktı kısa bir süre dinlendim, sonra birşey yiyip içtim, sonra kendimi iyi hissedene kadar dinlenme kararı aldım. Buraya kadar özellikle hidrasyona dikkat ettiğimden olsa gerek herhangi bir kramp ile karşılaşmadım, fakat gelenlerin bir çoğu kramplardan şikayet ediyordu. İyice dinlendiğime karar verince tekrar yola çıktım artık saate filan da bakmıyordum. Gidebildiğim kadar gidecektim uzak ara arkamda ve önümde olanlar vardı. Son düzlüğe çıkıp ta finish kısmını görünce bittiğine karar verdim, çizgiyi geçtiğimde zaman limiti içinde kalmıştım. 
     Bitirenler için üzerinde finisher yazılı madalyayı alınca şaşırdım demekki beni unutmamışlar bitirmek bile önemli imiş, oysa benim için katılmak, Veloturk projenin bir parçası olmak daha önemli idi. 
     Şimdi bir finisher olarak gelecek yıl katılacak olanlara sesleniyorum sosyal sorumluluk projesine ortak mı olmak istiyorsunuz? yada neler yapabileceğinizi görmek mi istiyorsunuz? hatta daha fazlasını bile yapabilecek potansiyeliniz olduğunu biliyor musunuz limitlerinizi keşfedin, kendinizi keşfedin katılımcı olun.
     Bize bu proje ile ilk grandfondo yarışı imkanını hazırlayan Veloturk Ekibine ve diğer katkı sağlayan emeği geçenlere teşekkür ederim.

Sevgilerimle
Nejdet Avcı
14 Eylül 2015