19 Şubat 2014 Çarşamba

Salto #74

Görünüm
    74.ncü Salto toplantısı 18.2.2014 tarihinde planlandığı üzre her zamanki mekanda gerçekleşti. Bu toplantımızda misafir sanatçı olarak Ordinaryüs Metin Hocamız ağırlandı, umarız keyif almıştır. Toplantı masasında sivri köy biberi, domates ve kızartılmış çarlistonlar baş köşede idi. Bu kızartılmış çarlistonlar için bir ara  “emek yoğun kızartma” tabiri çok önemle vurgulandı, fakat ne anlama geldiğini pek anlaşılamadı. Aralıklarla kapıyı çalıp toplantıya gelenler, yanlarında birşeyler getirerek bağıra, çağıra kantara çıkıp acayip bir ritüel yapıyor, arkasından sıra ile salona teşrif ediyorlardı. Bu arada toplantıya yaklaşık 4-5 kilo salam getiren Sirtaki Remzi kardeşimize, ve bir o kadar tandır ekmeği ve osmanlı tulumbası getiren Level Timuçin kardeşimize, Üstad Cemil ve Şef Ramazan kardeşlerimizin getirdikleri örnek gösterildi. 
Ordinaryüs Metin hocamızın getirilen nevaleler ve yediklerimiz hakkında verdiği bilgiler çok yararlı oldu. Kısaca masadaki Organik Halis kardeşimizin getirdikleri dışında kalan tüm yiyeceklerin çok zararlı olduğunu özellikle belirtildi, ve önlem alınması kararlaştırıldı.
Bu arada Filfili Başkan'ımız bütün bunlar konuşulurken acılı humusun kabında kalan son tabakayı da büyük bir ustalıkla sıyırıyordu. Zaten konuşulanları da pek duymamıştı. Sohbet henüz rayına oturmamıştı ki  Organik Halis bey kardeşimiz misafirleri olduğu için izin istedi, ağzı pek bozuk olan Gübekali derhal ençok yaptığı şeyi yaparak güzel sözleri sıralamaya başladı, tam o sırada diğerleri olaya el koyarak 4 yıldır ilk defa izin isteyen üyemize saygı gösterilmesini istediler, Gübekali'yi ise iyi bir sözlü tacizden geçirdiler. Herkes oturdu, sohbet hızlandı, şaçma sapan konular büyük bir ilgi ile dinlendi, arada bir Şef Ramazan sayesinde siyasete dalıp çıkıldı, neyseki anormal bir durum oluşmadı. Gece yarısına doğru kapı çaldı, kapıda biraz gecikmiş olsa da önce Kuş Bilgin beyin göbeği görüldü, ardından arzı endam eyledi. Üstüne üstlük birde herkesi bir güzel öptü. Biraz tedirginlik yaşandıktan sonra tekrar havaya girilmişti ki, bu defa kirkov konusu ile Sirtaki Remzi bey kardeşimize yönelen Gübekali çok ısrarcı oldu, küçüklüğünü yaşıyor “kirkov isterem, kirkov isterem” der gibiydi. Diğerlerinin çok arzuladığı şey Üstad Cemil beyden geldi. “bunu trene bindirin yarı yolda kirkov burası diyip indirin, siz devam edin” arka sıralardan allah razı olsun sesleri yükseldi.
Bu arada iki kişinin kayıp olduğu farkedildi, aramaya çıkanlar Tamburi Nejdet efendiyi kanepede sızmış buldular, aşırı çiğ köfte tüketen şahıs Ordinaryüs Metin hocanın ikazı üstüne çok pişmanlık duyarak kendini kanepeye atmış. Diğer kişinin Kuş Bilgin olduğu anlaşıldı, o da mutfakta meyva hazırlarken bulundu, kendisi kuşça tebrik edildi, dil atmasına meydan verilmeden uzaklaşıldı. (eskiden bukalemun imiş, darwinden dolayı zamanla kuş olmuş, fakat eski huylarından geçmemiş ) 
Çeşitli boş konuşmalardan sonra haydi toplanın ikazı geldi, nereden geldiği belli olmıyan bu ikazı ciddiye alan ekip aniden toparlanmaya başladı, sağa sola dağılanlar, kendilerine birer iş tutup çabucak Gübekali'nin konusu olmıyan tuhaf filmlerini seyre daldılar, "tablefili" semptomlarının görülmesi üzerine buna derhal son verildi. Kahve siparişlerinin alınması ile pişirilip sunulması konusunda Sirtaki Remzi bey kardeşimize “kahve dünyamız” lakabı takıldı, söylemeden geçmeyelim ; ellerine sağlık güzel olmuşlardı. 
Bütün ekibi elindeki duman çıkaran garip bir çubukla hem izleyen hemde zaman zaman sohbetlere katılan Ordinaryüs Metin hocamız; grubun herhangi bir davranış bozukluğu olup olmadığı şeklindeki soruya “filifili dışında bir şeyiniz yok sağlınız yerinde böyle devam edin demesi” moralleri yükseltti, fakat bu “filifili” nedir  kimse bişey anlamadı, üstüne giden de olmadı, unutuldu gitti.  
Çöpler alındı, dışarı çıkıldı, tekrar öpüşme seansları yapılarak, 74.ncü saltoya son verildi.
müdüriyet
istatistikler ;
·         74.ncü salto
·         Şubat aylarında yapılan 9.ncu salto
·         Salı günleri gerçekleşen 61.nci salto
·         Katılan 9 üye (AA,AK,CT,NA,TA,BG,RK,RE,HB), 1 misafir (ME)
·         Katılan üyelerin toplam kilosu ; 1.066 Kg

5 Şubat 2014 Çarşamba

CoreMath'81


1.nci Geleneksel Batı Karadeniz Turu

Uzun süredir Salto'da şekillendirilen geleneksel CoreMath'81 1.nci Batı Karadeniz Turu cuma sabahı erkenden beklenildiği üzre hareketli bir şekilde başladı. Kozyatağından son ekip üyelerini alan Caravelle neşeli bir şekilde toplanma yerine doğru hareket etmişti, henüz toplanma yerine ulaşılmadan yolda alınan ilk haber gündeme düştü, alınan bilgilere göre 2 nolu Mercedes ekibinin araçları ( Mercedes ) bozulmuş bunun üzerine ekip kapıda bekleyen iş makinelerini ( jeep caterpillar gibi bişey ) alarak yola koyulmuşlar. Bu arada 3. nolu Passat ekibi ilk buluşma yerine sakin bir şekilde gelmişti. 

Buluşma yerine ilk gelen Caravelle ekibi turun daha başında dakiklik konusunda taviz vermeyeceğini belli etmişti. Bir müddet beklemeden sonra iş makinası buluşma yerine geldi ( bundan böyle fıstıkî jeep olarak belirtilecek), araçtan inen Aksoy’lar başlarına geleni hareretli bir şekilde anlatırken, kendileri ile gelecek olan şahısın uyuyup kaldığını kendi başına geleceğini o yüzden yanlız geldiklerini belirttiler. Uyuyup kalan şahıs (bundan böyle somun pehlevanı olarak anılacaktır, yazıda kısaca SP geçecektir) hemen sevdaluğundan ( adı Efuli imiş sonra öğrendik ) yardım istemiş. Bir müddet sonra getirilen SP ile tanışma merasimi ve yaşanan kısa bir kargaşadan sonra Efuli hanıma teşekkür ederek evine gönderdik. Ancak Caravelle ekibine süpriz bir şekilde katılarak izin almadan ön koltukta yerini alan bu SP’nin  pilotumuza yardımcı olmak üzere geldiğini söyleyince, oraya kadar Caravelle ekibi ile gelen Türker'ler derhal Ejderoğullarına katılarak garip görünen bu SP’den kurtulmuş oldular , tur hakkında dağıtılan broşürler alındıktan sonra yola nihayet revan olundu. 


Tedirgin Caravelle ekibi garip garip konuşan devamlı video çeken öndeki SP için yapacak bişey olmadığını görünce alışmak zorunda kaldı. Tur broşürünü zorla okuyup dinlettikten sonra diğer ekipleri de arayıp aynı talimatları vermeye başladı, sonra da cd’ler le kaptanımızla uğraşmaya dalınca Caravelle ekibi rahat bir nefes aldı. Programa göre Şef Dursun’da ( Arizona apaçi’lerinden olup yaşadığı yerlere benzeyen Bolu dağına gelip yerleşmiş bir kişi )  kahvaltı için duruldu. Kapıların açılması ile birlikte kahvaltı masasına aynı anda 13 kişi birlikte çullandı. Şef Dursun olacakları önceden kestirmiş olmalı ki ortalarda gözükmeyerek canını zor kurtardı, gerçi ekibin daha sonra sakinleşmesi ve kan şekerinin normal düzeye gelmesi ile sohbetlere katıldı. Bu arada yan masadan gelen çok bağırıyorsunuz ikazı grubun iyi tarafına denk geldi, karşılık verilmedi. Şef Dursun kahvaltı sonrası verdiği bilgilerde sadece tüketilen kaymağın 4 kilo olduğunu artık sezon sonuna kadar kahvaltıdan para kazanamıyacağını gülerek anlattı. Diğer tüketilen kahvaltılıklara ise burada hiç girmeyeceğiz, sadece işin anlaşılması için donmuş sucuk yağının dahi çok rağbet gördüğünü belirtelim. Artık rahatlayan tur ekibi toplu olarak yola koyuldu, bu arada Caravelle ekibinden SP ayrılarak fıstikî jeep’e geçerek göbeğine uygun bir yer buldu.


Cravelle kaptanı tarafından Karabük’e gelindiğinde yapılan güzel bilgilendirmelerden sonra Ramsey fabrika satış mağazasında kısa bir mola verildi. Kısa bir moladan sonra Safranbolu’ya varıldı Akçe otele inildi. Otel şeçimi konusunda tebrikleri kabul eden organizatörlerin havaları çok yerinde idi. Konak tarzındaki bu ahşap otel kısa sürede çok benimsendi. Yürüdükçe her tarafa ses geçiren ahşap yapının odalarının tur sakinleri tarafından hiç mi hiç önemsenmediği dikkat çekiciydi, belki de meraka mucip bazı konuların bu gece aydınlanacağı konusunda bir fikir mi oluşmuştu acaba ?. her neyse odalara yerleşildi ve hızlıca dışarı çıkılarak çarşı, pazar, müze, konak denilerek dolaşılmaya başlandı. Çarşı da lokumcuların teşhirde bulunan lokumlarının nerede ise yarısı tüketildikten sonra ve alınan 128 adet masa örtüsü, Safranbolu maket evleri, bilumum ıvır zıvır ile çarşıya yapılan baskı sona erdirildi. Bu arada kaymakamlık evi denilen mekana giden bir grup, guiness rekorları kitabına girecek bir rehber kızın peşinden 33 odalı köşkü 1 dakika 30 saniye gibi bir zamanda odadan odaya koşarak gezdiler, yarım kaldığını düşündükleri yere tekrar geliriz sözü vererek otele zor yetiştiler. 


Akşam yemeğinin verileceği Kadıoğlu denilen mekana doğru yola çıkan kafile eski Safranbolu’da akşam üzere bağıra çağıra mekana geldi. İçerde CoreMath’81 kafilesini gören Tayvanlılar mekanı terkerek canlarını kurtardılar. Önceden ikaz edilmiş garsonlar gruba saygılı bir şekilde hizmet verdiler, karşılıklı yüksek sesli sohbetler, atışmalar içinde aşçının marifetleri arada kaynadı gitti. Bu güzel akşam yemeği gruptan beklenmeyecek şekilde huzur içinde bitti, ve Boncuk Kahvesi denilen otantik bir türkü salonuna gidildi. Herkes yerleşti salonun köşesinde oturan saz ekibine katıldı, güzel türkülere eşlik edildi. Kahvenin havası, yani ambiyansı çok beğenildi, bu arada İstanbul’dan beklenen misafirin de gelmesi ile grup tam kadroya ulaştı, bu arada o saate kadar grubu bezdiren malum SP gitmiş yerine sanki başka birisi gelmiş gibi oldu. (bundan böyle tur bitene kadar çok uyumlu sevecen yumuşacık bir pehlevan oldu, yani YP). Grup oohhh diyerek derin bir nefes çekti, yanındaki genç bayan Efuli’ye çok teşekkür ettiler. Falların bakılması, meyva çaylarının içilmesi ve kedi simgelerinin kazak ve gömleklere iliştirilmesi ile birlikte mekandan çıkılarak  otel yolu tutuldu. YP’nın göğsünde iki adet kedi simgesi olduğu gözden kaçmadı. Bir ara karakol önünden geçilirken sessiz olma uyarısı alan grup bu iki oldu, üçüncüsü olmasın diyerek sessizce yokuşu tırmandı.  İstirahate çekilmek istemeyen grup ve gıcırtıları dinleyen bir kısım meraklı eşliğinde sohbetler yapılırken üst kattan inen Üstad Sufî Cemil Beyefendi, koridorda dolaşan zararsız slipli birini gördüğünü iddaa etti. Lobidekiler pek inandırıcı olmayan bu olayı abartı olarak gördüler.  Bir müddet sonra herkesin odasına çekilmesi ile birlikte ahşap köşkün özelliği ortaya daha çok çıktı, woodenhoven’den çok hareketli ahenkli bir senfoni başladı. Sonunda herkes yorgunluğunu bir şekilde uykuya teslim ederek sabah kahvaltıda yeniden buluştu. Geceyarısı senfonisi hakkında çeşitli rivayetler olsa da sabah kahvaltı öncesi önemli bir grubun hamama gitmesi senfoninin canlı icraa edildiğinin en önemli kanıtı kabul edildi. Yanlız bir konuya açıklık getirilemedi ancak o da işin gizemi olarak kalsın denildi. “vurmalı çalgılarda kim vardı ?”. 


Bavullar araçlara yerleştirildi, manevralar yapıldı, fakat Caravelle kaptanı bir an boş bulununca marşpiyeri taşa çarptı, oluşan bu küçük kazayı bir nazarlık kabul ederek Kaptan teselli edilmeye çalışıldı. Safranbolu saat kulesi, eski cezaevi kısa ziyaretinden sonra Yörük köyüne gidildi. Henüz yola çıkalı 5 km olmadan yorulan bazı şahıslar gözleme derdine düşüp bu önemli köyü gezemediler, çamaşırhaneyi göremediler. Köyedeki müze ev gezilerek değerli bilgiler elde edildi, bu arada bir küçük kapı ağzında küçücük bir tezgahı olan yaşlıca bir amcaya dört koldan yapılan alışveriş baskısı fayda vermedi. Bu tüketici kılıklı kişilere organik morganik diyerek pırasa bile satıldı gerisini siz anlayın. Gözleme yiyerek vakit geçirenlerin sızlanmaları eşliğinde bir sonraki durak olan cam terasa gidildi, burada grup terasa ayrı ayrı da olsa çıkarak korkusuz olduğunu gösterdi. Bir iki saatlik arayı fırsat bilenler ise hemen tost, kek, çay etkinliğine katıldılar, ve mağaraya doğru yola çıkıldı, yolu bulundu ve araçlar park edildi, yine belli bir grup yokuş yukarı merdivenleri görünce vazgeçti, bir kısım gerçek gezgin merdivenlere dayandı, bir gayretle yarıya kadar hızla çıkanlardan bir grup daha vazgeçerek geri döndü, ısrarcı olanlar mağarayı görebildiler. Mağarayı gezenler gezemiyenlere çok şey kaçırdınız dediler, pek aldırış eden olmadı, tekrar yola çıkmak üzere iken çevreyi kirletenlere Üstad Sufî Cemil Beyefendi çok takdir gören bir ders verdi, sonra bunlar adam olmaz dedi. Hava kararırken yola düşüldü, bu defa hedef Amasra idi. 


Şarkılı türkülü bir şekilde Amasra’da kalınacak otelin önüne gelindi, park edildi, çantalar valizler reception önüne yığıldı. Kimin hangi odada kalacağı konusunda çıkacak sorunu önceden görenler kura çekilmesi ile ani bir çözüm ürettiler. Odalarına yerleşen ekip yarım saat içinde yıldırım gibi akşam yemeğine hazırdı, sahil balık başına gelecekleri bilmeden misafirlerini bekliyordu. Önceden gidip yer kapanlar bile olmuştu, fakat son gelenler masa yerleşimini uzun müddet taciz ettikten sonra nihayet servis başlayabildi. Gecede bir gariplik olduğu daha baştan belli olmuştu, masa ucundaki bir grup zembereği boşalmış saat gibi dakikada bir hoooopppp   aayyyyyrılllll şeklinde tuhaf bir rakı kültürü sergilemeye başladı, diğerleri önce baktılar sonra bu grubun kendilerine uzak olmasına çok sevindiler. Mekan sahibinin masayı ziyareti, ihtimamlar çok yerinde idi, start bir kuş düdüğü ile verildi. Aradan geçen 4-5 dakika sonunda bazılarının çakır olduğu gözlendi, düdükle çeşitli ikazlar verilmesine rağmen grubun kimseyi dinleyecek hali yoktu. Sahne alan genç gitaristler ise grubun meşrebine uygun bir tat vermeye başlayınca uzun masada oturan kalmadı, doğaçlama bir tango, dans, çiftetelli derken ucu kaçan gösteriye sirtaki ekibi sahne alarak son verdi. Bu girişim hem gitaristlerden hemde masadan yoğun alkış aldı ve “salto” denilen grup çok takdir gördü. Verilen bir aradan sonra tekrar dağıtan ekipten mekan kenarındaki merdivenlerden denize düşenler olduğu söylenince masa şöyle bir hareketlendi, fakat aslı astarı olmadığı anlaşıldı, yeşilli bir bayan merdivenlerden çıkageldi, sonradan gruptan ayrıldığı merdivenlerde denizle konuştuğu söylendi. Tekrar neşesini bulan grup dağıtmaya başlayınca bu sefer sirtaki ekibi olaya tekrar el koydu, bu sefer sirtaki ekibine bir erkek daha ilave oldu, gizli bir yetenek olduğu masada yayıldı fakat sonra grubun bu turdaki gizli para kasası yani tur patronu olduğu anlaşıldı. Gitaristler bir müddet sonra grup karşısında dayanamayıp dağıldı, tümüyle gruba bağlıyız, biz onlarsız bir hiçiz şeklinde bir havaya büründüler, grup tecrübesini konuşturarak bir istek şarkı yaparak daha fazla dağıtmadan geceyi sonlandırdı. İhtişamlı bir şekilde mekanı terkedenler yolda çocukluklar yaparak oteline geldi, odalarına dağıldılar, bir daha sabaha kadar hiç kimse bu gruptan kimseyi görmedi ... 


Sabah pencerelerden bakan grup üyeleri Amasra’da olduklarına kanaat getirdiler, fakat buraya ne zaman gelmişlerdi, pek fikirleri yoktu. Kahvaltıda sayım yapıldı çok eksik vardı, bazıları hakkında telef olmuşlar şeklinde bilgiler geldi. Zaman ilerleyince kadroda bir eksiklik olmadığı anlaşıldı. Amasra çarşısı, limanı bir güzel dolaşıldı, manda tereyağı dahil çeşitli zerzevatlar alınarak, meydandaki kahvede yola çıkılmadan önceki mola verildi, fincanlar fallar için kapatıldı. “Efuli”nin iyi fal baktığı etrafa yayılınca siparişler alındı. En son hareket edecekken Caravelle merdivenlerinde yeşilli bayana fal bakıldı. YP ise kahveden yeşilli hanımın fincanını fal bakması için getirmişti. Fal bakılıp tekrar geri dönüş için düdüklü start verildi.  (önemli not : kahveden getirilen fincan kimin di? Bu konu da ciddi şaibe var ... duyurulur ). Çaycuma geçildi, baston memleketi Devrek geçildi, arkadan sellektörler yapıldı ne olduğu sonradan anlaşıldı, YP’nın köyü yakınından geçilmiş, yani “yukarı dallama orman köyü”. Ekip organizatörlerinin son derece başarılı olduğu bu turda son süpriz “mengen müdürüm lokantası” idi. Lokantaya dalan grup yerli yabancı bir çok müşteriyi ürküterek kendilerine yer açtı. 14 kişi 96 porsiyon yemek çorba tatlı yiyerek günün son yemeğini lezzetler içinde yüzerek kapattı.  Afiyet olsun da gördüğünüz yerleri anlatın diyenler kulağımızı çınlattılar vesselam. Turun son ayağı bir futbol maçının sapanca civarında izlenmesi ile son buldu, artık grubun oturması kalkması herşeyi tam dört dörtlüktü. Vedalaşıldı, ve tur bitti, geriye hoş sedası kaldı ...

kalın sağlıcakla ...

Müdüriyet