1.nci
Geleneksel Batı Karadeniz Turu
Uzun süredir Salto'da
şekillendirilen geleneksel CoreMath'81 1.nci Batı Karadeniz Turu cuma
sabahı erkenden beklenildiği üzre hareketli bir şekilde başladı. Kozyatağından
son ekip üyelerini alan Caravelle neşeli bir şekilde toplanma yerine doğru
hareket etmişti, henüz toplanma yerine ulaşılmadan yolda alınan ilk haber
gündeme düştü, alınan bilgilere göre 2 nolu Mercedes ekibinin araçları ( Mercedes
) bozulmuş bunun üzerine ekip kapıda bekleyen
iş makinelerini ( jeep caterpillar gibi bişey ) alarak yola koyulmuşlar. Bu
arada 3. nolu Passat ekibi ilk buluşma yerine sakin bir şekilde gelmişti.
Buluşma
yerine ilk gelen Caravelle ekibi turun daha başında dakiklik konusunda taviz
vermeyeceğini belli etmişti. Bir müddet beklemeden sonra iş makinası buluşma
yerine geldi ( bundan böyle fıstıkî jeep olarak belirtilecek), araçtan inen Aksoy’lar
başlarına geleni hareretli bir şekilde anlatırken, kendileri ile gelecek olan
şahısın uyuyup kaldığını kendi başına geleceğini o yüzden yanlız geldiklerini
belirttiler. Uyuyup kalan şahıs (bundan böyle somun pehlevanı olarak
anılacaktır, yazıda kısaca SP geçecektir) hemen sevdaluğundan ( adı Efuli imiş
sonra öğrendik ) yardım istemiş. Bir müddet sonra getirilen SP ile tanışma
merasimi ve yaşanan kısa bir kargaşadan sonra Efuli hanıma teşekkür ederek
evine gönderdik. Ancak Caravelle ekibine süpriz bir şekilde katılarak izin
almadan ön koltukta yerini alan bu SP’nin pilotumuza yardımcı olmak üzere geldiğini
söyleyince, oraya kadar Caravelle ekibi ile gelen Türker'ler derhal Ejderoğullarına
katılarak garip görünen bu SP’den kurtulmuş oldular , tur hakkında dağıtılan
broşürler alındıktan sonra yola nihayet revan olundu.
Tedirgin Caravelle ekibi
garip garip konuşan devamlı video çeken öndeki SP için yapacak bişey olmadığını
görünce alışmak zorunda kaldı. Tur broşürünü zorla okuyup dinlettikten sonra
diğer ekipleri de arayıp aynı talimatları vermeye başladı, sonra da cd’ler le
kaptanımızla uğraşmaya dalınca Caravelle ekibi rahat bir nefes aldı. Programa
göre Şef Dursun’da ( Arizona apaçi’lerinden olup yaşadığı yerlere benzeyen Bolu
dağına gelip yerleşmiş bir kişi ) kahvaltı
için duruldu. Kapıların açılması ile birlikte kahvaltı masasına aynı anda 13 kişi
birlikte çullandı. Şef Dursun olacakları önceden kestirmiş olmalı ki ortalarda
gözükmeyerek canını zor kurtardı, gerçi ekibin daha sonra sakinleşmesi ve kan
şekerinin normal düzeye gelmesi ile sohbetlere katıldı. Bu arada yan masadan
gelen çok bağırıyorsunuz ikazı grubun iyi tarafına denk geldi, karşılık
verilmedi. Şef Dursun kahvaltı sonrası verdiği bilgilerde sadece tüketilen
kaymağın 4 kilo olduğunu artık sezon sonuna kadar kahvaltıdan para
kazanamıyacağını gülerek anlattı. Diğer tüketilen kahvaltılıklara ise burada
hiç girmeyeceğiz, sadece işin anlaşılması için donmuş sucuk yağının dahi çok
rağbet gördüğünü belirtelim. Artık rahatlayan tur ekibi toplu olarak yola
koyuldu, bu arada Caravelle ekibinden SP ayrılarak fıstikî jeep’e geçerek
göbeğine uygun bir yer buldu.
Cravelle kaptanı tarafından Karabük’e
gelindiğinde yapılan güzel bilgilendirmelerden sonra Ramsey fabrika satış
mağazasında kısa bir mola verildi. Kısa bir moladan sonra Safranbolu’ya varıldı
Akçe otele inildi. Otel şeçimi konusunda tebrikleri kabul eden organizatörlerin
havaları çok yerinde idi. Konak tarzındaki bu ahşap otel kısa sürede çok
benimsendi. Yürüdükçe her tarafa ses geçiren ahşap yapının odalarının tur
sakinleri tarafından hiç mi hiç önemsenmediği dikkat çekiciydi, belki de meraka
mucip bazı konuların bu gece aydınlanacağı konusunda bir fikir mi oluşmuştu
acaba ?. her neyse odalara yerleşildi ve hızlıca dışarı çıkılarak çarşı, pazar,
müze, konak denilerek dolaşılmaya başlandı. Çarşı da lokumcuların teşhirde
bulunan lokumlarının nerede ise yarısı tüketildikten sonra ve alınan 128 adet
masa örtüsü, Safranbolu maket evleri, bilumum ıvır zıvır ile çarşıya yapılan
baskı sona erdirildi. Bu arada kaymakamlık evi denilen mekana giden bir grup,
guiness rekorları kitabına girecek bir rehber kızın peşinden 33 odalı köşkü 1
dakika 30 saniye gibi bir zamanda odadan odaya koşarak gezdiler, yarım
kaldığını düşündükleri yere tekrar geliriz sözü vererek otele zor yetiştiler.
Akşam yemeğinin verileceği Kadıoğlu denilen mekana doğru yola çıkan kafile eski
Safranbolu’da akşam üzere bağıra çağıra mekana geldi. İçerde CoreMath’81
kafilesini gören Tayvanlılar mekanı terkerek canlarını kurtardılar. Önceden
ikaz edilmiş garsonlar gruba saygılı bir şekilde hizmet verdiler, karşılıklı
yüksek sesli sohbetler, atışmalar içinde aşçının marifetleri arada kaynadı
gitti. Bu güzel akşam yemeği gruptan beklenmeyecek şekilde huzur içinde bitti,
ve Boncuk Kahvesi denilen otantik bir türkü salonuna gidildi. Herkes yerleşti
salonun köşesinde oturan saz ekibine katıldı, güzel türkülere eşlik edildi.
Kahvenin havası, yani ambiyansı çok beğenildi, bu arada İstanbul’dan beklenen
misafirin de gelmesi ile grup tam kadroya ulaştı, bu arada o saate kadar grubu
bezdiren malum SP gitmiş yerine sanki başka birisi gelmiş gibi oldu. (bundan
böyle tur bitene kadar çok uyumlu sevecen yumuşacık bir pehlevan oldu, yani
YP). Grup oohhh diyerek derin bir nefes çekti, yanındaki genç bayan Efuli’ye
çok teşekkür ettiler. Falların bakılması, meyva çaylarının içilmesi ve kedi
simgelerinin kazak ve gömleklere iliştirilmesi ile birlikte mekandan
çıkılarak otel yolu tutuldu. YP’nın
göğsünde iki adet kedi simgesi olduğu gözden kaçmadı. Bir ara karakol önünden
geçilirken sessiz olma uyarısı alan grup bu iki oldu, üçüncüsü olmasın diyerek
sessizce yokuşu tırmandı. İstirahate
çekilmek istemeyen grup ve gıcırtıları dinleyen bir kısım meraklı eşliğinde
sohbetler yapılırken üst kattan inen Üstad Sufî Cemil Beyefendi, koridorda
dolaşan zararsız slipli birini gördüğünü iddaa etti. Lobidekiler pek inandırıcı
olmayan bu olayı abartı olarak gördüler.
Bir müddet sonra herkesin odasına çekilmesi ile birlikte ahşap köşkün
özelliği ortaya daha çok çıktı, woodenhoven’den çok hareketli ahenkli bir
senfoni başladı. Sonunda herkes yorgunluğunu bir şekilde uykuya teslim ederek
sabah kahvaltıda yeniden buluştu. Geceyarısı senfonisi hakkında çeşitli
rivayetler olsa da sabah kahvaltı öncesi önemli bir grubun hamama gitmesi
senfoninin canlı icraa edildiğinin en önemli kanıtı kabul edildi. Yanlız bir
konuya açıklık getirilemedi ancak o da işin gizemi olarak kalsın denildi. “vurmalı
çalgılarda kim vardı ?”.
Bavullar araçlara yerleştirildi, manevralar yapıldı,
fakat Caravelle kaptanı bir an boş bulununca marşpiyeri taşa çarptı, oluşan bu
küçük kazayı bir nazarlık kabul ederek Kaptan teselli edilmeye çalışıldı. Safranbolu
saat kulesi, eski cezaevi kısa ziyaretinden sonra Yörük köyüne gidildi. Henüz
yola çıkalı 5 km olmadan yorulan bazı şahıslar gözleme derdine düşüp bu önemli
köyü gezemediler, çamaşırhaneyi göremediler. Köyedeki müze ev gezilerek değerli
bilgiler elde edildi, bu arada bir küçük kapı ağzında küçücük bir tezgahı olan
yaşlıca bir amcaya dört koldan yapılan alışveriş baskısı fayda vermedi. Bu
tüketici kılıklı kişilere organik morganik diyerek pırasa bile satıldı gerisini
siz anlayın. Gözleme yiyerek vakit geçirenlerin sızlanmaları eşliğinde bir
sonraki durak olan cam terasa gidildi, burada grup terasa ayrı ayrı da olsa
çıkarak korkusuz olduğunu gösterdi. Bir iki saatlik arayı fırsat bilenler ise
hemen tost, kek, çay etkinliğine katıldılar, ve mağaraya doğru yola çıkıldı,
yolu bulundu ve araçlar park edildi, yine belli bir grup yokuş yukarı
merdivenleri görünce vazgeçti, bir kısım gerçek gezgin merdivenlere dayandı,
bir gayretle yarıya kadar hızla çıkanlardan bir grup daha vazgeçerek geri
döndü, ısrarcı olanlar mağarayı görebildiler. Mağarayı gezenler gezemiyenlere
çok şey kaçırdınız dediler, pek aldırış eden olmadı, tekrar yola çıkmak üzere
iken çevreyi kirletenlere Üstad Sufî Cemil Beyefendi çok takdir gören bir ders
verdi, sonra bunlar adam olmaz dedi. Hava kararırken yola düşüldü, bu defa
hedef Amasra idi.
Şarkılı türkülü bir şekilde Amasra’da kalınacak otelin önüne
gelindi, park edildi, çantalar valizler reception önüne yığıldı. Kimin hangi
odada kalacağı konusunda çıkacak sorunu önceden görenler kura çekilmesi ile ani
bir çözüm ürettiler. Odalarına yerleşen ekip yarım saat içinde yıldırım gibi
akşam yemeğine hazırdı, sahil balık başına gelecekleri bilmeden misafirlerini
bekliyordu. Önceden gidip yer kapanlar bile olmuştu, fakat son gelenler masa
yerleşimini uzun müddet taciz ettikten sonra nihayet servis başlayabildi.
Gecede bir gariplik olduğu daha baştan belli olmuştu, masa ucundaki bir grup
zembereği boşalmış saat gibi dakikada bir hoooopppp aayyyyyrılllll şeklinde tuhaf bir rakı
kültürü sergilemeye başladı, diğerleri önce baktılar sonra bu grubun
kendilerine uzak olmasına çok sevindiler. Mekan sahibinin masayı ziyareti,
ihtimamlar çok yerinde idi, start bir kuş düdüğü ile verildi. Aradan geçen 4-5
dakika sonunda bazılarının çakır olduğu gözlendi, düdükle çeşitli ikazlar
verilmesine rağmen grubun kimseyi dinleyecek hali yoktu. Sahne alan genç
gitaristler ise grubun meşrebine uygun bir tat vermeye başlayınca uzun masada
oturan kalmadı, doğaçlama bir tango, dans, çiftetelli derken ucu kaçan
gösteriye sirtaki ekibi sahne alarak son verdi. Bu girişim hem gitaristlerden
hemde masadan yoğun alkış aldı ve “salto” denilen grup çok takdir gördü. Verilen
bir aradan sonra tekrar dağıtan ekipten mekan kenarındaki merdivenlerden denize
düşenler olduğu söylenince masa şöyle bir hareketlendi, fakat aslı astarı
olmadığı anlaşıldı, yeşilli bir bayan merdivenlerden çıkageldi, sonradan
gruptan ayrıldığı merdivenlerde denizle konuştuğu söylendi. Tekrar neşesini
bulan grup dağıtmaya başlayınca bu sefer sirtaki ekibi olaya tekrar el koydu,
bu sefer sirtaki ekibine bir erkek daha ilave oldu, gizli bir yetenek olduğu
masada yayıldı fakat sonra grubun bu turdaki gizli para kasası yani tur patronu
olduğu anlaşıldı. Gitaristler bir müddet sonra grup karşısında dayanamayıp dağıldı,
tümüyle gruba bağlıyız, biz onlarsız bir hiçiz şeklinde bir havaya büründüler,
grup tecrübesini konuşturarak bir istek şarkı yaparak daha fazla dağıtmadan
geceyi sonlandırdı. İhtişamlı bir şekilde mekanı terkedenler yolda çocukluklar
yaparak oteline geldi, odalarına dağıldılar, bir daha sabaha kadar hiç kimse bu
gruptan kimseyi görmedi ...
Sabah pencerelerden bakan grup üyeleri Amasra’da
olduklarına kanaat getirdiler, fakat buraya ne zaman gelmişlerdi, pek fikirleri
yoktu. Kahvaltıda sayım yapıldı çok eksik vardı, bazıları hakkında telef
olmuşlar şeklinde bilgiler geldi. Zaman ilerleyince kadroda bir eksiklik
olmadığı anlaşıldı. Amasra çarşısı, limanı bir güzel dolaşıldı, manda tereyağı
dahil çeşitli zerzevatlar alınarak, meydandaki kahvede yola çıkılmadan önceki
mola verildi, fincanlar fallar için kapatıldı. “Efuli”nin iyi fal baktığı
etrafa yayılınca siparişler alındı. En son hareket edecekken Caravelle merdivenlerinde
yeşilli bayana fal bakıldı. YP ise kahveden yeşilli hanımın fincanını fal
bakması için getirmişti. Fal bakılıp tekrar geri dönüş için düdüklü start
verildi. (önemli not : kahveden
getirilen fincan kimin di? Bu konu da ciddi şaibe var ... duyurulur ). Çaycuma
geçildi, baston memleketi Devrek geçildi, arkadan sellektörler yapıldı ne
olduğu sonradan anlaşıldı, YP’nın köyü yakınından geçilmiş, yani “yukarı dallama orman köyü”. Ekip
organizatörlerinin son derece başarılı olduğu bu turda son süpriz “mengen
müdürüm lokantası” idi. Lokantaya dalan grup yerli yabancı bir çok müşteriyi
ürküterek kendilerine yer açtı. 14 kişi 96 porsiyon yemek çorba tatlı yiyerek
günün son yemeğini lezzetler içinde yüzerek kapattı. Afiyet olsun da gördüğünüz yerleri anlatın
diyenler kulağımızı çınlattılar vesselam. Turun son ayağı bir futbol maçının
sapanca civarında izlenmesi ile son buldu, artık grubun oturması kalkması
herşeyi tam dört dörtlüktü. Vedalaşıldı, ve tur bitti, geriye hoş sedası kaldı ...
kalın sağlıcakla ...
Müdüriyet